30 Ocak 2012 Pazartesi

Ve deneyerek devam ettim.



Düşündüğümden çok daha fazla ilgi oldu. Olumlu eleştiriler aldım. Argosuyla, götüm kalktı. "Devam etsem ne olur?" diye düşünüyorum şimdi de.


Son yılların en güzel kar yağışını gördüm bugün. İstanbul yine yaptı İstanbulluğunu tabii. 10 metre yolu yarım saatte gidebildim. Köprüyü geçmek zorunda kalan zavallılara değinmiyorum bile. Acıyorum onlara. Konum o değil ama. Donabilirler biraz daha. Ben sıcak ve mutluyum nasıl olsa.


Koydum sıcak çikolatamı, camdan dışarı bakıyorum. Bir yudum alıyorum. Camı açıyorum. Deli miyim, neyim. Dayanamadım soğuğa, kapattım camı. Ellerimi sardım fincanımın etrafına. Sarıldım, onun sıcaklığını iliklerime doldurdum. Onun enerjisi tükenirken, biraz daha hayat doluyordum ben. Kaynayan suyun verdiği enerjiyi fincandan geri alıyordum. Bir kaç yudum daha. Sonra biraz daha. Sonunda bitti enerjisi. Tekrar ölü bir varlık formuna geri döndü. Olması gereken yere, ait olduğu yere...

Deneyerek başladım.



Selamlar. Biraz konuşalım istedim. Ya da ben konuşurum, sonra birileri okur. Yani, umarım okur. Boşa gitsin diye değil de, birileri varlığımdan haberdar olsun diye. Böylece daha rahat hissederim. Tüm dünya beni takip ediyormuş gibi. Tüm(ENTIRE WORLD!) dünya benim ne yapacağımı, ne düşündüğümü merak ediyor gibi. İlk defa bir şeyler yazmaya niyetlendim, rahatlamak için. Umarım denildiği gibi rahatlatıcıdır. Yoksa denemem bir daha, bir işe yaramamış olur. Ve sen gelecekteki daimi takipçim, şimdiden şansına küsersin. Seni yarı yolda- ya da yolun başında- yüzüstü bırakmak istemezdim ama dediğim gibi asıl amaç senin bunu okuman değil benim boşalmam. Sen, okuyan! İçindeki liseliyi çıktığı yerine geri sok şimdi, yok öyle boşalma esprisi. Aile yazısı bu. Ben diyorum ya bunu, daha bi ironik oldu şimdi. Neyse ya, liseliler gittiğine göre devam edelim biz. Nerede kalmıştık? Heh, olay benim boşalmam burada. Çok baskı aldım aileden, sanat faaliyetlerinde bulun, resim çiz, yazı yaz diye. Gözlerine mi sokarım bunu yoksa şifresini kimsenin bilemeyeceği süper gizli kasama mı saklarım karar vermedim henüz. Zamanla göreceğim...


Zaman her şeyin ilacı bak. Cidden ya. Bi de güneş. Çözemediğin bi sorunun varsa, ya ondan ayrı olarak zamanı ileri saracaksın ya da 50 faktör güneş kremini sürüp yatacaksın güneşin altına. Istakoz olup çıkma diye yöntemi de söyledim bak. Temmuz’da deniyoruz o zaman bunu. Sonuçlarını istiyorum sevgili bunu okuyacak şanslı kişi.Çok övündüm bununla ama yapacak bişi yok. Bunlar işe yaramazsa her daim bir omuz bulacaksın ağlayacak. Öyle unutacaksın her şeyi. Bulabiliyorsan beni bul mesela. Ağlama duvarı gibi adamım. Güzel de sır tutarım. Kafama 45liği dayasan(Seni de andık Shinedown. Canımsın.), satmam sırrını. Tamam, belki çok iddialı oldu ama inanıyorum ben kendime. Senin en zor zamanlarında bana verdiğin sırrı vermem ben başkasına. Vermemeliyim yani, utanırım kendimden. Bir daha eski neşeli ben olamam.


Poligona gitmek istiyorum. Orası da ayrı bir “her şeyi unutma mekânı” Silahlar, ayrı bir dünya. Tetiği çekerken yaptığın ittirme ve ezme hareketi ise o ayrı dünyaya açılan kapı. Bir anlığına başka bir diyara gidiyorsun. Bütün kontrolün sende olduğu bir diyara. Karşındaki yaratığın yaşamasına izin verip vermemek senin elinde. Tanrı gibi. Çok basit bi cümle aslında. Ama olmamalı. Bir yaratığın yaşayıp yaşamayacağına karar vermek senin elinde olmamalı. Bu kadar kolay olmamalı. Karşındaki adam Neo değilse, bum! Hedşat. İsteyerek ve istemeyerek bir insan öldürdün. Bir istatistik var mı bilemiyorum ama bir laf duymuştum. Silah kazalarının %80’inde vurulan zavallı, elinde silah olanın tanıdığıymış. İstemeyerek, yanlışlık ile arkadaşını, akrabanı belki de daha kötüsü eşini, çocuğunu öldürdün. Sen de hapse girdin. Eski Greenpeace reklamı gibi. “Yazık oldu.” O nedenle güvenlik talimatlarına uyuyoruz. Namluyu, vurmak istemediğimiz insanlara doğrultmuyoruz. Denedim, çalışıyor.


Başka yerlere yapıştırdığımda göremeyeceksiniz ama Word’de yazdığımdan bu yazıyı, yeni bir sayfaya geçtik. Yeter bu kadar silah muhabbeti. Benim ilgimi çekiyor silahlar. Bunu okuyacak şanslı kişi ise sevmez benim sevdiğim gibi silahları. Soğutmak istemem onu, ısıyı yükseltelim, bir sarılalım birbirimize. Forever Alone arkadaşım, sen de git kaloriferin yanına, olmadı ananın yanına git bi sarıl nedensiz. Konuşmadan geri dön, yazı kaçıyor bak. Ya da forever alone arkadaşımın annesine olan sevgisini de düşünerek bu gecelik bitireyim ben. Çocukcağız da geldiğinde muhabbeti kaçırmamış olsun. Saçma cümlelerimle zamanını aldım zaten. Daha zorlamayayım seni, git bi kahve koy, ak gecelere. Seversen eğer bunu-ki önce bunu görmen gerekiyor; paylaşacak gücümün olması gerekiyor.- bir daha ki sefere görüşürüz sevgili şanslı kişi. Sayanora. Bay Bay. ALLAHA EMANET OL!




Sen de canımsın Shpongle. Ne diye indirdik, ne diye kullanıyoruz seni.