7 Nisan 2012 Cumartesi

tobetitled v3

Hayır, lütfen. Hayatımı sensiz sürdüremeyeceğimi düşünme. Bu en büyük hatan olur. Sen olmadan eksik olacağım yok. Belki de daha mutlu olurum. Düşündün mü bunu? Belki de birbirimizden ayrı olmamız daha iyidir, herkes için. Belki de hayatlarımıza devam etmemiz hepimiz için en doğrusu. Kimse incinmez, kimse etkilenmez. Masum insanlar bizim yüzümüzden acı çekmez? Daha doğru olmaz mı bu? Masumlardan ne istedin? Bencil. İğrençsin. Masum insanları incittin. Bu suça beni de ortak ettin. Neden beni buna zorladın? Sen yokken de mutluydum ben. Seni düşünmüyorken daha da mutluydum belki de. Minik sikindirik hayatıma girmeden önce çok daha mutluydum aslında.

Sen, hatasın.

1 Mart 2012 Perşembe

tobetitled

Hayat, tek yönlü bir yolculuk. Mezara, tek yönlü gidiş bileti ile doğuyoruz. Ama komuta bizde. Nerede duracağını, nerede rötar yapıp hangi durakları pas geçeceğine sen karar veriyorsun.


Sonsuz olmayan bu hayatta en azından bazı kontrollerin elinde olması güzel. Ve bu kadar opsiyona sahipken, yolun ortasında inmeye çalışanlar...

tobetitled

Her şeyiyle sakin bir gece. Elimde hafif içkim, kulağımda Shinedown'un Simple Man yorumu tekrarlanarak çalıyor. Hava güzel, hafif esintili. Mükemmel.


Bir çok insanın tek isteği, sakinliğe sahibim bu gece. Planım, programım yok bu gece. Tek amacım, annemin istediği gibi ,tatmin olmak. Bu hayattan, hayatın bana sunduklarından. İmkanım az da olsa dahi tatmin olmak ki biraz daha mutlu kalabilmek. Mutlu olmanın epey zor olduğu bu hayatta isterlerimi olabildiğince azaltmak ki biraz daha mutlu kalabilmek.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Denemeye devam ederek öleceğim.

İnsanlar her sabah kalkıyorlar, hayatlarını değiştireceklerini söylüyorlar ama asla yapmıyorlar. Ben de yapmıyorum. Bir liseli olarak amacım, üniversiteye kapağı atmak. Hiç düşünmüyorum başkasını. Sanıyorum ki hayat düzelecek. Üniversite hayalim dışında beni hayata bağlayacak hiçbir şey yok. Onu elde ettikten sonra ne yapacağımı ise bilmiyorum. Son zamanlarda yazı yazmaktan başka(AKA this) ilginç bir şey yapmıyorum. 


Aynı rutin. Çok sıkıcı. Fazla sıkıcı. Boğucu. Boğuluyorum. Farklı bir şeyler yapmak gerekli. Hayata bağlayan... Hobi bulmalı. En zor zamanında dahi, seni bütün karanlığın içinden çıkaracak bir uğraş olmalı. Uzun bir hayat çünkü bu. Söylenenin aksine, dakikalar bazen seneler gibi geçiyor bu hayatta. En güzel değil, en kötü dakikalar. Hayatının en güzel günlerini sana unutturacak kötü dakikalar. İnsanı içten içe öldüren dakikalar. Bir kaç dakika yığınının hayatını mahvetmesi. Hayatın boyunca yaşadığın güzellikleri içine çekmesi. Hayatının ne kadar boş olduğunu anlaman. Yaşadığın güzel günlere dahi lanet etmen. Hepsini bir rüyaymış gibi hatırlaman. Sanki bütün hayatın o kötü dakikalardan oluşuyor gibi hissetmen. Yaşlı, ölmek üzere olan bir yıldız gibi hissetmen. Bir kara delik olacak olman. İçten içe kendini tüketmen, sonrasında çevrene zarar vermen. Çevrendeki hayatı içine çekerek yok etmen. İnsanların senden nefret etmesi. Seninle konuştuklarında enerjilerinin bittiğini hissetmeleri. Seninle konuşmamaları. Yalnız kalman. Ailenin yetmediğini hissetmen. Daha fazla yalnız kalman.


Düşündükçe intihar bile ettirecek gibi. Dediğim gibi, bir hobi lazım. Hayatının en kötü dakikalarını unutturarak seni kendine çekecek bir hobi. Hayatını bağlayarak mola verebileceğin bir şey olmalı sahip olacağın hobi. Bir insan olmamalı. İnsanlar geçici. En iyi insanın dahi hayatındaki ömrü senin ömründen kısa. Yeterli değil. Dahası olmalı. Çok daha fazla olmalı o ömür.Mezara kadar benimle gidecek olmalı. Bu kadar dayanmalı. Dahası önemli değil, en azından benim için.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Ve deneyerek devam ettim.



Düşündüğümden çok daha fazla ilgi oldu. Olumlu eleştiriler aldım. Argosuyla, götüm kalktı. "Devam etsem ne olur?" diye düşünüyorum şimdi de.


Son yılların en güzel kar yağışını gördüm bugün. İstanbul yine yaptı İstanbulluğunu tabii. 10 metre yolu yarım saatte gidebildim. Köprüyü geçmek zorunda kalan zavallılara değinmiyorum bile. Acıyorum onlara. Konum o değil ama. Donabilirler biraz daha. Ben sıcak ve mutluyum nasıl olsa.


Koydum sıcak çikolatamı, camdan dışarı bakıyorum. Bir yudum alıyorum. Camı açıyorum. Deli miyim, neyim. Dayanamadım soğuğa, kapattım camı. Ellerimi sardım fincanımın etrafına. Sarıldım, onun sıcaklığını iliklerime doldurdum. Onun enerjisi tükenirken, biraz daha hayat doluyordum ben. Kaynayan suyun verdiği enerjiyi fincandan geri alıyordum. Bir kaç yudum daha. Sonra biraz daha. Sonunda bitti enerjisi. Tekrar ölü bir varlık formuna geri döndü. Olması gereken yere, ait olduğu yere...

Deneyerek başladım.



Selamlar. Biraz konuşalım istedim. Ya da ben konuşurum, sonra birileri okur. Yani, umarım okur. Boşa gitsin diye değil de, birileri varlığımdan haberdar olsun diye. Böylece daha rahat hissederim. Tüm dünya beni takip ediyormuş gibi. Tüm(ENTIRE WORLD!) dünya benim ne yapacağımı, ne düşündüğümü merak ediyor gibi. İlk defa bir şeyler yazmaya niyetlendim, rahatlamak için. Umarım denildiği gibi rahatlatıcıdır. Yoksa denemem bir daha, bir işe yaramamış olur. Ve sen gelecekteki daimi takipçim, şimdiden şansına küsersin. Seni yarı yolda- ya da yolun başında- yüzüstü bırakmak istemezdim ama dediğim gibi asıl amaç senin bunu okuman değil benim boşalmam. Sen, okuyan! İçindeki liseliyi çıktığı yerine geri sok şimdi, yok öyle boşalma esprisi. Aile yazısı bu. Ben diyorum ya bunu, daha bi ironik oldu şimdi. Neyse ya, liseliler gittiğine göre devam edelim biz. Nerede kalmıştık? Heh, olay benim boşalmam burada. Çok baskı aldım aileden, sanat faaliyetlerinde bulun, resim çiz, yazı yaz diye. Gözlerine mi sokarım bunu yoksa şifresini kimsenin bilemeyeceği süper gizli kasama mı saklarım karar vermedim henüz. Zamanla göreceğim...


Zaman her şeyin ilacı bak. Cidden ya. Bi de güneş. Çözemediğin bi sorunun varsa, ya ondan ayrı olarak zamanı ileri saracaksın ya da 50 faktör güneş kremini sürüp yatacaksın güneşin altına. Istakoz olup çıkma diye yöntemi de söyledim bak. Temmuz’da deniyoruz o zaman bunu. Sonuçlarını istiyorum sevgili bunu okuyacak şanslı kişi.Çok övündüm bununla ama yapacak bişi yok. Bunlar işe yaramazsa her daim bir omuz bulacaksın ağlayacak. Öyle unutacaksın her şeyi. Bulabiliyorsan beni bul mesela. Ağlama duvarı gibi adamım. Güzel de sır tutarım. Kafama 45liği dayasan(Seni de andık Shinedown. Canımsın.), satmam sırrını. Tamam, belki çok iddialı oldu ama inanıyorum ben kendime. Senin en zor zamanlarında bana verdiğin sırrı vermem ben başkasına. Vermemeliyim yani, utanırım kendimden. Bir daha eski neşeli ben olamam.


Poligona gitmek istiyorum. Orası da ayrı bir “her şeyi unutma mekânı” Silahlar, ayrı bir dünya. Tetiği çekerken yaptığın ittirme ve ezme hareketi ise o ayrı dünyaya açılan kapı. Bir anlığına başka bir diyara gidiyorsun. Bütün kontrolün sende olduğu bir diyara. Karşındaki yaratığın yaşamasına izin verip vermemek senin elinde. Tanrı gibi. Çok basit bi cümle aslında. Ama olmamalı. Bir yaratığın yaşayıp yaşamayacağına karar vermek senin elinde olmamalı. Bu kadar kolay olmamalı. Karşındaki adam Neo değilse, bum! Hedşat. İsteyerek ve istemeyerek bir insan öldürdün. Bir istatistik var mı bilemiyorum ama bir laf duymuştum. Silah kazalarının %80’inde vurulan zavallı, elinde silah olanın tanıdığıymış. İstemeyerek, yanlışlık ile arkadaşını, akrabanı belki de daha kötüsü eşini, çocuğunu öldürdün. Sen de hapse girdin. Eski Greenpeace reklamı gibi. “Yazık oldu.” O nedenle güvenlik talimatlarına uyuyoruz. Namluyu, vurmak istemediğimiz insanlara doğrultmuyoruz. Denedim, çalışıyor.


Başka yerlere yapıştırdığımda göremeyeceksiniz ama Word’de yazdığımdan bu yazıyı, yeni bir sayfaya geçtik. Yeter bu kadar silah muhabbeti. Benim ilgimi çekiyor silahlar. Bunu okuyacak şanslı kişi ise sevmez benim sevdiğim gibi silahları. Soğutmak istemem onu, ısıyı yükseltelim, bir sarılalım birbirimize. Forever Alone arkadaşım, sen de git kaloriferin yanına, olmadı ananın yanına git bi sarıl nedensiz. Konuşmadan geri dön, yazı kaçıyor bak. Ya da forever alone arkadaşımın annesine olan sevgisini de düşünerek bu gecelik bitireyim ben. Çocukcağız da geldiğinde muhabbeti kaçırmamış olsun. Saçma cümlelerimle zamanını aldım zaten. Daha zorlamayayım seni, git bi kahve koy, ak gecelere. Seversen eğer bunu-ki önce bunu görmen gerekiyor; paylaşacak gücümün olması gerekiyor.- bir daha ki sefere görüşürüz sevgili şanslı kişi. Sayanora. Bay Bay. ALLAHA EMANET OL!




Sen de canımsın Shpongle. Ne diye indirdik, ne diye kullanıyoruz seni.